28 Ekim 2010 Perşembe

KENDİNİ İFADE VE İBARE…



İnsanın iki temel yönü var..
Biri beslenme ve diğer gereksinimleri.. alacakları ve görecekleri…
Diğeri seslenme ve diğer arayışları.. verecekleri ve bulacakları

Biz alacağımızı alıp göreceğimizi görür iken bir taraftaki vereceklerimizin sorumluluğunu düşünüyor ve bulacaklarımızı arıyoruz.
Böylece bir taraftan kendimizi ibare ve ifade ediyoruz.

İşaretler ibare, delaletler ifade edilir.
İşaret nedir ki ibare edilsin ?
Delalet nedir ki ifade edilsin ?
İşaret / gösterge.. bir harfin bir ismi göstermesidir.
Delalet / görüngü.. bir nesnenin bir başka nesneyle görünmesidir.
Bir hakikati hikaye eden bu iki yolla, bu iki araçla beyanda bulunur ki
birinci aracılığa, “ibare” etmek diyorum,
ikinci aracılığı “ifade” olarak adlıyorum.
İbare edilen ve ifade edilen “kendi”miz olunca yukarıdaki anlatım’ım;
düşüncemin içeriklerini sunuyorum ve dilimin içeriklerini seriyorum anlamına gelir.

Sunuların ve serilenlerin ne kadarı harici ve hakiki ?

Bu sorunun yanıtını kendi ibare ve ifadelerinizle karşılaştırarak vereceksiniz.

İbare.. ibret alınan “anlam” ya da tabir edilen “anlatım”.
İfade.. ayad’ın tasarrufu ki aynı zamanda fuad’ın tasaddurudur.

Ayad.. eller demektir fakat buna gözler ve kulakları dahi ekleriz.
Fuad.. gönül demektir fakat bunda nazar ve niyeti dahi toplarız.

Biliyorsunuz anlam ve anlatım üzerine bir yazıya başladık yazı günlerce sürdü ve sayfalarca uzadı yine de sonuna gelemedik.. bu nedenle göz ve gönül üzerine bir çalışma başlatarak vaktinizi almak istemem.

www.yontembilim.com sayfasını zaten biliyorsunuz.
www.insan-bilim.com sayfasında deneme mahiyetinde ve bulmaca hüviyetinde bilmeceli düşünmeler (tefekkür) ve bulmaca düşünce (fikir) yani düşün-me-ce (sual-cevab) var. Anlam ve anlatım ile desteklenmiş…
www.osmanziya.com sayfasının sunu, dowload ve makale gibi içerikleri var.
www.mustafabugucam.com.tr ise kişisel sayfa olarak düşünüldü fakat burada yöntembilim.com sitesinin eski versiyonu yer alıyor.

www.osmanziya.com ve www.insan-bilim.com webinde girişilen yeni düzenlemeler bir başlangıç.. zamanla daha iyi ve keyifli hale getirmek için çalışacağız.


Sağlıcakla kalın.

OSMANZİYA

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim


http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim

http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/

www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
www.osmanziya.com
www.mustafabugucam.com.tr

10 Haziran 2008 Salı

yontembilim nedir ?

YÖNTEMBİLİM NEDİR ?

Yöntembilim, bilimler’in yöntemi mi
yoksa yöntembilim yöntem’in bilimi mi ?

Şurası açık ki biz aklımızı kullanarak
bilgi, görüş ve düşünce elde ederiz.
Elbette bunun bir yolu ve yordamı var..
Ve bu akıl / us / ratio bize doğuştan verilmiştir.
Eğer öyle olmasa idi dünyanın her yerinde
çocuklar ana dillerini öğrenemezlerdi.

Dillerin farklılığına rağmen iletişimi sağlayan “tümce”nin
ve çevirisi gerçekleştirilebilen “zaman”ın ortak bir düşüncesi
ve bu düşüncenin de bir “dili” olmalı...

Bu dili siz okulda “mantık” ya da “methodologie” diye okudunuz.
Ben onun “görsel” haline yöntembilim diyorum…
ve yukarıdaki soruya dönüyorum.

Yöntembilim, bilimlerin yöntemi mi yoksa yöntemin bilimi mi ?

Türlü türlü bilimlerin dillerini ve çeşit çeşit dillerin bilimlerini
okullarında belletirler ve kurslarında öğretirler.

Şayet yöntemin bir bilimi varsa ki, vardır, bunu kanıtlayabilirim.
Bu anlam sürücüsünü kullanıyorum fakat “öğretemiyorum”.
Görsel bir anlatım aygıtı olan yöntembilimi öbeklerimde
düz yazı ve şemalar içeren örnek ve uygulamalarla gösterdim.
Bu çalışmalarla yöntembilim kısıtlı bir çevrede de tanındı.
Adı engin ve gönlü zengin bir kardeşimin ısrarı üzerine
öğrenilip kullanılması ve yararlanılması kolay olmasa da
bu dillendirme için bir reklam ve tanıtım kampanyasına giriştik.

Yöntembilimle size ne verebilirim ? sorusundan ziyade
Yöntembilim ile siz ne alabilirsinizin yanıtını vermek istiyorum:

Yöntembilim boş bir kaşıktır. Yani içerikli bilgi değil biçimsel bilgidir.
Bu kaşıkla harf, kelime, cümle şeklinde söz dizemezsiniz.
Ancak sözün taşıdığı bilgiye ve bilginin gösterdiği gerçeğe,
sözden ve bilgiden daha pratik olarak ulaşabilirsiniz.
Çünkü anlamanızla gerçeği kendiniz inşa edeceksiniz.

Eğer sözü ve bilgiyi arıyorsanız bunu tüm kitaplarda
ve çağdaş kitap olan internette istemediğiniz kadar bulabilirsiniz.
Amma inanacağınız gerçeği siz inşa etmezseniz
hiçbir zaman bulamayacaksınız.
Bulduğunuz ise başkalarıyla birlikte inandıklarınız olacak.

O zaman “gerçek” nedir ?

Bunu sözü edilen bilginin ve bilgiyle yansıtılan gerçeğin
ne kadar “gerçek” olduğunu sorarak bulabilirsiniz.
O zaman bu soru cümle, kelime ve harf ile kurulamaz.

Bir dilde tümce, sözcük ve harf kullanılmıyorsa
geriye ne kalır ?
Çizgi.. ve nokta..
göz önünde kalan bu iki araç bize iki imkan sunar:
Geometrinin çizgileri ve grafiğin noktaları.. bu bize yeter.
Ses ve harf yokluğu kulağı kapatırsa
çizgi ve noktalar gözü açar!

Böylece gözümüzle görünen gerçekten başlayıp
görünmeyen doğruya, iyiye ve güzele erişmek istiyorsanız
yöntembilimin GÖRSEL dilini öğrenmenizi öneriyorum.

Üstelik “öğrenici” olarak bunu siz yapacaksınız.
Çünkü öğrenciler için öğretmen olamadım.

Kolay gelsin

OSMANZİYA

YAHOO GROUPS
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
http://groups.yahoo.com/group/sermest/
WEB
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
BLOG
http://yontembilim.blogspot.com/
http://insanbilim.blogspot.com/

16 Nisan 2008 Çarşamba

olanaklar

IMKANAT

S=imkanat.doc

Geleceğimiz kıblemizdir.
Her kim İSTİKAMETİNDE kibleden başka bir yöne dönerse
geriye ve geçmişe ve ardına gider.. ademe.. tahribe.. şerre.
İleriye gitmek gelecektir.
İlerici olmak geriye dönmemektir.
Mursele uyan Müselmanlar ilericidir.
Allah’a teslim olmayanlarsa gerici!

İstikbalimiz kıblemizdir, dedik.
İstiklalimizde istikbalimize gitmektedir.
Kaderimizi değiştiremeyiz fakat istikbalimizi değiştirebiliriz.
Fakat değiştirmek; değişmezlik ve değiştirmemezlik kadar zordur.
Değiştirmek, deyiştirmek demek değildir.
Değiştirmek, işi bir halde başka bir hale koymaktır, dönüştürmektir.
Değiştirmek, alışkanlarının gücü sınırlamasına engel olmaktır.
Değiştirmek, lafla peynir gemisi yürütmek demek değildir.
Değiştirmek, yolda karşılaştığın fırtınalarla boğuştuğunla övünmek yerine gemiyi limana eriştirmektir.
Gemi, kaptan ve tayfalarla dolu zaman ırmağında “limen” HAMİDE’ye gidene muştular olsun.

Size “imkan”ın anlatacaktım, bu iletinin şemasına bakarak.
Düz yazıya çevirmeye yine vaktim kalmadı.. ama siz tabloya bakmaya ihmal etmeyin.
Orada benim, senin ve onun yani insanın meydana savaşını göreceksiniz.
Eydana, aydana ve ortaya çıkan aydınlık nedir ?
İmkan…
Mekan…
Kevn…
Kainat…
Zaman ve Mekan imtidad’ı / continum’u / sürekli’si olan imkanı anlatan ilme FİZİK denir.
Bu ilmin bugün geçerli kuramı olan izafeyet / rölativite / görece’lik
bize sadece makro âleme ilişkin bir determine verir… micro âlemlerle bağını koparmak uğruna.
En genel yasaların “istatistik” yasalar olduğu ve belirli göreceliğin onun özel bir hali olduğuna
İlişkin “görüş”e katılırsanız acaba “emr-i kün fe yekûn”e de katılmış olur musunuz ?

Fiziğin asarından metafiziin ayatına atlayan bu sözü,
Psiğin ayanından parapisiğin alemine geçen bir bilgi olarak
(eyvah.. a’ların takke’lerini unuttum, başaçık namaz kıldım)
“kabul” ederseniz kabile yetinizin aynını
Ya da kabil-i yetinizin gayrını söylemiş olmaz mısınız ?

Dilimi anlamıyor musunuz ?
O zaman düşünmüyorsunuz!
Belki de düşünmek için diliniz yeterli değil…
Dilinize ufak açan Arapça’ya sevmiyor musunuz
yoksa dininize yani dinimize mi düşmansınız ?
Elbette benim gibi düşünmek zorunda değilsiniz…
Zaten konuşmuyorsunuz ki düşüncenizi bileyim.
Siz kimsiniz, ben de bilmiyorum.
Belki de sen beni hiç bilmedin.
Çünkü okumadın.
Ama vardın… nereye vardın, neyin ayırtına vardın, nenin kadrinde var oldun.
Okuduğun anda varlığını anladıN,
yazsa idin ben de anlardıM, varlığını.
Ama beni anlamadın.
Çünkü sen kendini tanımadın.
Varlığın NUN ile MİM arasında gizli duman duman HUMAN.
Bu dumanlar arasında alevi bulmak.
Alevin altındaki ateşi görmek.
Ateşin özü olan közü gözün yapmak seni de yakar beni de..
Gel bu sevadın sevdasından vazgeç…
Niçin NAR bu kadar çeker, arar ve kararır ?
Neden NUR böyle çekinir, gizlenir ve aydınlanır ?
Seyirden sırra giden bu yolculukta Allah yarimiz ve yardımcınız olsun.

Bu iletide sana dilin sekerini ve düşüncenin mekerini çizdim.
Sed-at olsan da Pek-er bulunsam da,
biz geçmiş ve geleceğin seddlerdinden kurtulmadıkça;
dünyayı determine ve belirli ve muayyen..
insanı istatistik ve belirsiz ve gayrımuayyen..
Bir na-ay-na olarak görmeyi sürdüreceğiz.

Sağlıcakla kalın.


OSMANZİYA
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.

NOT:

YAHOO GROUPS
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
http://groups.yahoo.com/group/sermest/
WEB
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
BLOG
http://yontembilim.blogspot.com/
http://insanbilim.blogspot.com/

4 Nisan 2008 Cuma


ZAMAN

zAmAn âmâ olduğumuz NaMaZ’ın tersi..
Zaman her zaman aleyhimize işler (husr) der, The Matrix
Aristo için bir kategori, Kant için iç ve dış hadslerimiz.
Zaman ve Mekan kafesi, aynen Mana ve Gaye kadrosu gibi,
Zihin hapsimizin dört köşesinden ikisi…
Aman, a mon, a min, a men..
hasılı hep humandan çıkan imkan.
Yevm ve Deynin Malikinin mülkünde..
Ülküsü gibi ülkesinin ilk infilakinden sonra zamanı
Hesaplayabiliyoruz.. Hendesesini kuruyoruz.
Ülkesi Z-M’ı tene gizliyor.. Kim ?
Ülküsü M-G’yi canı gözlüyor.. Ne ?
Bu nedenle ben zaman da yürümüyorum,
belki zaman sen de dönüyor.
Ben

30 Mart 2008 Pazar

mu'cizeler

MU’CİZELER

OL dizini içindeki şemalar.

Dün akşam Kanal 1’de mu’cize! ler GÖSTERİSİ’ni seyrettim..
Bir kere mucizeler her kere gösterilmez, bir kere görülür.
İnsanı gerçekleştirmekte aciz bırakan işler olup insan işi değildir.
Bir şeyi insan yapıyorsa o şey mu’cize olmaktan çıkar.
Allah’ın OLAĞANÜSTÜ işine mu’cize;
Allah’ın velisinin olağanüstü işine keramet;
Allah’ın düşmanının olağanüstü işine istidraç adı verilir.
Elbette Allah’ın, velisinin ve düşmanının da
OLAGAN sünnet ve adetleri YARATILIŞ VE BUYRULUŞLARI vardır.
Bu olağan olan ve olmayan işler..
alelade ve fevkalade işle emirler..
Hepsi AKIL terazisi ve USUL kilosu ile tartılır.
Fakat görsel ve işitsel dünyanın baskısıyla insanlarda
Düşünülebilir dünyada yürüyecek
MANTIK ayakları ve MİZAN kolları bırakmadılar ki…

İyi olsun medyamız insanları cahil bırakmakta fevkalede mahirdir.
Ya cehaleten görmezden geldiği anlamlar var.
ya da kasden tahrib etmek istediği kavramlar var.
Kadın memesiyle teneke eziyor, Erkek kıçıyla müzik çalıyor biz de bakıp
Gülüyoruz… şimdi bu soytarılıklara mu’cize mi diyeceksiniz ?
Biri boyun kasıyla oğlunu ve kızını döndürüyor, öbürü boyun kasıyla buzdolabı yükleniyor.
Bu gösteriye mu’cize mi diyeceksiniz ?
Evet, alıştıktan sonra peynir ekmek yediği gibi toprak ve solucanda yer.
Bu kötü ve berbat itiyatlara mu’cize mi diyeceksiniz ?
Azmettikten ve çalıştan sonra sende bende yaparım.

Gerçekten olağanüstü ve olanaksız işler var..
aynı zamanda kaçılmaz ve kaçınılmaz işlerde bulunuyor.
Akıl bunları tefrik, tahlil ve tasnif ederek hükümlerini vermiştir.
Genel felsefe ve bilim felsefesi içinde bunları bulabilirsiniz, ararsanız.
Vaktim yok, bu iletinin dizini içindeki şemalarda bunları yöntembilimsel
analizle özgün bir biçimde saydım, sıraladım ve yerleştirdim.
Bunlar düşünce sağlamlığına dair, inanç uygunluğuna ilişkin çok kıymetli
Sonuçlar. Bunları elde etmek için gerçekten ömrümün elli beş yılını
verirdim. Bunlar size fevkalede gelebilir, eğer değer bilir ve anlarsanız.
Ancak bu belki size olağanüstü bana olağan gelen yöntembilimsel analiz
Birden elde edilmedi, benim ve içinde bulunduğum kültürün ve onun da
içinde bulunduğu uygarlığın olağan süreçleriyle olağan üstü meyveler verdi.

Nedir bu olağan süreçler; Zaman zaman şemalarla ortaya koyuyorum.
Düzenleme, değiştirme, düzeltme ve denetleme ile yapılan kazanım ve birikim aşamaları,
Bilgilerin ve araçların birbiri üzerine gelişme ve birbiri üzerine gelişim evreleri,
Teraküm, telahük, tekamül, tekemmül gibi mes’ele-i maddiye..
Tekabbül, taakkul, tefekkür, tenübbüt gibi mes’ele-i maneviye..
Mümkünün iki tarafındaki makulun selbini ve muhalin icabını kavramak.
Tekevvünün iki ucundaki mantıkın idrakini ve meşietin iradesini anlamak.

Olağan ve olağan üstü işleri ve olayları İNANCINI desteklemek için
yaratılış ve evrim kuramları penceresinden tartışmak yerine oturup
aklıyla tartmak, mizanıyla ölçmek, mantığıyla yürütmek ve usulüyle yargılamak
akidemize sağlamlık ile birlikte zihnimize bilgi, sevgi ve hoş görürü verir.

Fakat ne yazık ki bu işlere FAZLA yönelen yok..
Yönelenlerden bazıları da egosunu doyurmak, logosunu doldurmakla meşgul, sesleri çıkmıyor.
Bir gün tümden boşalacak olduktan sonra doyurmak ve doldurmak ne işe yarar ki ?
Ancak benim işimde aldığımı vermek, çünkü tutmak sorumluluk getirir.

Sağlıcakla kalın.


OSMANZİYA
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.

NOT:

YAHOO GROUPS
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
http://groups.yahoo.com/group/sermest/
WEB
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com

mu'cize


16 Mart 2008 Pazar

YAS

SAY dizini içindeki dosyalar

Yahoo da bu “sermest” öbeğini açarken
burada uçuk kaçık esintiler olacak demiştim.
Evet, say varsa bunun tersi yas da vardır.
Ve say manayı gösterecekse yas da gayeyi göstermelidir.
Nitekim oldu da. Ama ben yaptım oldu değil…
Şemaya bakarsanız, tabloyu okusanız, anlam ve amacı anlarsanız oldu.

Say başlığında olanaklardan olaylara çıkıyorduk..
Yas yazısında ise olaylardan nereye çıkıyoruz ya da iniyoruz ?
Olanaklara iniyorsak olanaklar bıraktığımız gibi kaldı mı ?

Geçmişe gidilebilir ama irade yasaklanmıştır..
Geleceğe yürünebilir ama idrak yasaklanmıştır..
Geçmiş idrak / izlenç, gelecek ise irade / istenç dünyasıdır.
Bu gün ise her ikisinin karmasıdır.
Hali hazır ve kali hatır iki yanı da hem toplar hem ayırır.
Bir sağa geçmişe, bir sola geleceği gidiyor ve yürüyoruz.
Peki.. aşağıya ve yukarıya çıkmak ve inmek dışarı ve içeri değil mi ?
Evet!
Bu dışarıya çıkış ve aşağıya iniş ne ile ?
Dışarısı mekan ve zaman, İçerisi mana ve gaye..
Bizim dilimizin ve düşüncemizin demir kapıları.
Bu dört demir kapıdan dışarı çıkan var mı ?
Oradan içeri gireni bildiren “nebiler” var.
O zaman dışarı çıkan “veliler” de olmalı, diye düşünüyorum.
Çünkü girerken kapılar açılıyor, kapılar açılıyorsa çıkanlarda olacaktır.

İstenç, izlenç, duyarlık, uyarlık bunlar anlam ve amaca hizmet edenler.
Yaşamı amaç edinenler bunların yardımından yararlanamazlar.
Çünkü ağ-aç olmanın bağlarını bulup uçlardan bağlara uçamazlar.
O zaman irade ve hassasiyet ile idrak ve hissiyattan yararlanmak için
onları kullanmayı öğrenmeliyiz ki bu sayede düşmanımız olan analitik
düzlemi bilelim ve tanıyalım.

Konuyu kaçırdık… nerede kalmıştık; istenç ile geleceğe yürünebilir.

Ancak istenç; tamamen özgürlük, koşulsuz seçim ve bütünüyle başıboşluk
anlamına gelmez.

Buz dolabı da istasitik olarak isteyebilir ama onun özgürlüğü
düğmesiyle belirlenen 0 ile 1 derece arasındadır.

Hayvanda aş, ortam, eş, düşman ilişkisi kurabilir sahiptir ancak onun seçimi
Yazgısı olan doğumu ve ölümü arasındaki sürededir.

İnsanda başı boş olarak doğumu ve ölümü arasında istenç ve istemi ile
nesneleri ve kimseleri işleyebilir ve işletebilir ancak bunu dili ve düşüncesi
kadar yapabilir.

Kısaca istekleriniz dillendirdiğimiz kadardır...
İşte bu gaye sorunudur. Amaç mes’elesidir.

Kant neyi bilebilirim, neyi isteyebilirim ve neyi amaçlayabilirim, diye sormuştu.
Teorik ve Pratik Aklın Tenkidi ve Hüküm Gücünün Tenkidi bu soruya yanıttı.
O bunu felsefe disiplini içinde cevapladı.. bizlere ufuk açtı..
Sonra düşünce tarihi o doğrultuda yürüdü..
Ancak giderken çıktıkları noktayı unutanlar oldu.
İnsanlara düşünce, din ve idelojilerden demir gömlekler giydirenler var.

Onlara yeni bir hatırlatıcı gelinceye kadar biz yolculuğumuzda, hoşumuza gitmese dahi,
Yasalar, yasaklar ve yaslar olduğunu anımsatmayı sürdüreceğiz.
En azından dilin bir hapishane ve düşüncenin bir mahpus olduğunu göstereceğiz.
Onun örtüsünden ve bunun örgüsünden çıkan benzetme ve hikaye gölgesini göreceğiz.
Bu karanlık ve kapalılık içinde aydınlık ışıkları çizecek karşıtlıkları bulup göstergeleyeceğiz.
Bilginin görüngüden öte alamet olmadığını örüntüleyeceğiz.
Biricik ve tekil var oluşumuzun ötesine geçemeyeceğiz… zaten ötesi yokluktur.
Yokluğu, say ve yas ile “yok” edersek ancak o zaman “var” olacağız.

Hoş, hoşnut ve Hoşça kalın. (*)

Osmanziya

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.

http://groups.yahoo.com/group/sermest/message/3




(*)
Dokunulan, koklanılan ve tadılan kapıların
görsel ve işitsel pencerelerin
duyulabilir dünyanın
çekici özellikleri ve güzelliklerinin
öncel nicelikleri ve önemli verilerinin
gereksinimlerinin karşılanmasıyla bize sunulan
önce başlayan ve sonra biten süre içinde bize
verilen güç üzerine temellenen işlerimiz ve isteklerimiz
arasındaki denge ve uyum arasında bir ılım ortaya koymak
İnsanın yaşama san’atının koşullar ve kurallar üzerine
kurulu ülkesinde
Eril ve dişil ile kamusal ve kişisel yanlarımızın
yol açtığı anlam ve anlamların kölelik ve kulluğunun
karanlık ve kapalı geleceğimiz ve akibetimiz ile
beyaz ve belirli geçmişimiz ve ilelimiz arasındaki
yarı aydınlık BU GÜNDE
taşığıdımız ışık daha ne kadar parlayacak
ve bizi aydınlatacak ?

Nur, narın ve toprağın üstünde bir atmosfer…
Troposfer, stratosfer, iyonosfer ve egzosfer..
Sırlı ve seyir bir sefer, gizemli ve gözlenen bir sfer
Altında litosfer ve hidrosfer
Kat kat sferlerle ve kürelerle çevrili ARZ.
Altımızı tamamen örter, Ardımızı ise BEDEN.
Kalan dörtte birlik ışığa, aydınlığa ve görüye SAHİP
GÖZLER.

Bunların varlığını fark ve değeri kadr eden GÖNÜLLER.

Acıkan, acıyan, bilen, isteyen ve konuşan ve düşünen
İNSANIN hem sınavı bağıran hem yarışa çağıran soran
Ve arayan etgin ve edilgin yanları bulan ve olan yönleri
Mutlu ve kutlu değerli işi, doğru ve yanlış inancı odağında
Eylemini esrik eden ve yönelimine tuzak kuran
Yargısı ve yargısında ilerler.. iner mi çıkar mı bilinmez.
Ancak uy-um öyküsü ve um-ut öyünden uyanmadıkça
Artırdığını koruyamayacak, arıttığını kurtaramaycaktır.
Bu usun bindirdiği yük, uza yüklenilen sorumluluktur.
Bu nedenle hem hoş hem hoşnut olmak kolay değildir.
Bunun için hem hoş hem hoşnut hem de hoşca kalmak oldukça zordur.
Bu yüzden çoğunlukla Sağlıcakla kalın derim.
Belki sağlam değişen ve gelişen yürüyüşümüzü,
yetkin ilerleyişi ve erdemli yükselişi SAĞLAM bitirebiliriz.
Yargıları sağlama bağlamanın “kesin” yolu
ola.bilir ol.an.ak.ların ok.larını selb ederek salt ile alt etmektir.
Esenlik ve esin üzerine yalvar ve yakar ile
doğru bir alış veriş ECRİ her zaman kazançlı yapar.
Bu MERİ bağlantı aynı zamanda kısa, kesin ve doğru yolu da gösterir.
E.L.L.E.H, yakarınıza yar ve yalvarınıza yardımcınız olsun.

Sağlıcakla kalın.



http://www.yontembilim.com/