16 Mart 2008 Pazar

YAS

SAY dizini içindeki dosyalar

Yahoo da bu “sermest” öbeğini açarken
burada uçuk kaçık esintiler olacak demiştim.
Evet, say varsa bunun tersi yas da vardır.
Ve say manayı gösterecekse yas da gayeyi göstermelidir.
Nitekim oldu da. Ama ben yaptım oldu değil…
Şemaya bakarsanız, tabloyu okusanız, anlam ve amacı anlarsanız oldu.

Say başlığında olanaklardan olaylara çıkıyorduk..
Yas yazısında ise olaylardan nereye çıkıyoruz ya da iniyoruz ?
Olanaklara iniyorsak olanaklar bıraktığımız gibi kaldı mı ?

Geçmişe gidilebilir ama irade yasaklanmıştır..
Geleceğe yürünebilir ama idrak yasaklanmıştır..
Geçmiş idrak / izlenç, gelecek ise irade / istenç dünyasıdır.
Bu gün ise her ikisinin karmasıdır.
Hali hazır ve kali hatır iki yanı da hem toplar hem ayırır.
Bir sağa geçmişe, bir sola geleceği gidiyor ve yürüyoruz.
Peki.. aşağıya ve yukarıya çıkmak ve inmek dışarı ve içeri değil mi ?
Evet!
Bu dışarıya çıkış ve aşağıya iniş ne ile ?
Dışarısı mekan ve zaman, İçerisi mana ve gaye..
Bizim dilimizin ve düşüncemizin demir kapıları.
Bu dört demir kapıdan dışarı çıkan var mı ?
Oradan içeri gireni bildiren “nebiler” var.
O zaman dışarı çıkan “veliler” de olmalı, diye düşünüyorum.
Çünkü girerken kapılar açılıyor, kapılar açılıyorsa çıkanlarda olacaktır.

İstenç, izlenç, duyarlık, uyarlık bunlar anlam ve amaca hizmet edenler.
Yaşamı amaç edinenler bunların yardımından yararlanamazlar.
Çünkü ağ-aç olmanın bağlarını bulup uçlardan bağlara uçamazlar.
O zaman irade ve hassasiyet ile idrak ve hissiyattan yararlanmak için
onları kullanmayı öğrenmeliyiz ki bu sayede düşmanımız olan analitik
düzlemi bilelim ve tanıyalım.

Konuyu kaçırdık… nerede kalmıştık; istenç ile geleceğe yürünebilir.

Ancak istenç; tamamen özgürlük, koşulsuz seçim ve bütünüyle başıboşluk
anlamına gelmez.

Buz dolabı da istasitik olarak isteyebilir ama onun özgürlüğü
düğmesiyle belirlenen 0 ile 1 derece arasındadır.

Hayvanda aş, ortam, eş, düşman ilişkisi kurabilir sahiptir ancak onun seçimi
Yazgısı olan doğumu ve ölümü arasındaki sürededir.

İnsanda başı boş olarak doğumu ve ölümü arasında istenç ve istemi ile
nesneleri ve kimseleri işleyebilir ve işletebilir ancak bunu dili ve düşüncesi
kadar yapabilir.

Kısaca istekleriniz dillendirdiğimiz kadardır...
İşte bu gaye sorunudur. Amaç mes’elesidir.

Kant neyi bilebilirim, neyi isteyebilirim ve neyi amaçlayabilirim, diye sormuştu.
Teorik ve Pratik Aklın Tenkidi ve Hüküm Gücünün Tenkidi bu soruya yanıttı.
O bunu felsefe disiplini içinde cevapladı.. bizlere ufuk açtı..
Sonra düşünce tarihi o doğrultuda yürüdü..
Ancak giderken çıktıkları noktayı unutanlar oldu.
İnsanlara düşünce, din ve idelojilerden demir gömlekler giydirenler var.

Onlara yeni bir hatırlatıcı gelinceye kadar biz yolculuğumuzda, hoşumuza gitmese dahi,
Yasalar, yasaklar ve yaslar olduğunu anımsatmayı sürdüreceğiz.
En azından dilin bir hapishane ve düşüncenin bir mahpus olduğunu göstereceğiz.
Onun örtüsünden ve bunun örgüsünden çıkan benzetme ve hikaye gölgesini göreceğiz.
Bu karanlık ve kapalılık içinde aydınlık ışıkları çizecek karşıtlıkları bulup göstergeleyeceğiz.
Bilginin görüngüden öte alamet olmadığını örüntüleyeceğiz.
Biricik ve tekil var oluşumuzun ötesine geçemeyeceğiz… zaten ötesi yokluktur.
Yokluğu, say ve yas ile “yok” edersek ancak o zaman “var” olacağız.

Hoş, hoşnut ve Hoşça kalın. (*)

Osmanziya

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.

http://groups.yahoo.com/group/sermest/message/3




(*)
Dokunulan, koklanılan ve tadılan kapıların
görsel ve işitsel pencerelerin
duyulabilir dünyanın
çekici özellikleri ve güzelliklerinin
öncel nicelikleri ve önemli verilerinin
gereksinimlerinin karşılanmasıyla bize sunulan
önce başlayan ve sonra biten süre içinde bize
verilen güç üzerine temellenen işlerimiz ve isteklerimiz
arasındaki denge ve uyum arasında bir ılım ortaya koymak
İnsanın yaşama san’atının koşullar ve kurallar üzerine
kurulu ülkesinde
Eril ve dişil ile kamusal ve kişisel yanlarımızın
yol açtığı anlam ve anlamların kölelik ve kulluğunun
karanlık ve kapalı geleceğimiz ve akibetimiz ile
beyaz ve belirli geçmişimiz ve ilelimiz arasındaki
yarı aydınlık BU GÜNDE
taşığıdımız ışık daha ne kadar parlayacak
ve bizi aydınlatacak ?

Nur, narın ve toprağın üstünde bir atmosfer…
Troposfer, stratosfer, iyonosfer ve egzosfer..
Sırlı ve seyir bir sefer, gizemli ve gözlenen bir sfer
Altında litosfer ve hidrosfer
Kat kat sferlerle ve kürelerle çevrili ARZ.
Altımızı tamamen örter, Ardımızı ise BEDEN.
Kalan dörtte birlik ışığa, aydınlığa ve görüye SAHİP
GÖZLER.

Bunların varlığını fark ve değeri kadr eden GÖNÜLLER.

Acıkan, acıyan, bilen, isteyen ve konuşan ve düşünen
İNSANIN hem sınavı bağıran hem yarışa çağıran soran
Ve arayan etgin ve edilgin yanları bulan ve olan yönleri
Mutlu ve kutlu değerli işi, doğru ve yanlış inancı odağında
Eylemini esrik eden ve yönelimine tuzak kuran
Yargısı ve yargısında ilerler.. iner mi çıkar mı bilinmez.
Ancak uy-um öyküsü ve um-ut öyünden uyanmadıkça
Artırdığını koruyamayacak, arıttığını kurtaramaycaktır.
Bu usun bindirdiği yük, uza yüklenilen sorumluluktur.
Bu nedenle hem hoş hem hoşnut olmak kolay değildir.
Bunun için hem hoş hem hoşnut hem de hoşca kalmak oldukça zordur.
Bu yüzden çoğunlukla Sağlıcakla kalın derim.
Belki sağlam değişen ve gelişen yürüyüşümüzü,
yetkin ilerleyişi ve erdemli yükselişi SAĞLAM bitirebiliriz.
Yargıları sağlama bağlamanın “kesin” yolu
ola.bilir ol.an.ak.ların ok.larını selb ederek salt ile alt etmektir.
Esenlik ve esin üzerine yalvar ve yakar ile
doğru bir alış veriş ECRİ her zaman kazançlı yapar.
Bu MERİ bağlantı aynı zamanda kısa, kesin ve doğru yolu da gösterir.
E.L.L.E.H, yakarınıza yar ve yalvarınıza yardımcınız olsun.

Sağlıcakla kalın.



http://www.yontembilim.com/

Hiç yorum yok: